Menu

Arama Yapın

SON 2 GÜN! | Aile ve Miras Mevzuatından Kaynaklı Nitelikli Hesaplamalar Eğitimi

Menu

21 Temmuz 2025

Enflasyon Koşullarında Tazminat ve Alacakların Değerlendirilmesi

Bu makale 995 kez okundu.

 

ÖZET

         1) Ülkemiz birkaç yıldır çok ağır ekonomik koşullar içinde bulunmakta, yüksek enflasyon nedeniyle paranın alım gücü olağanüstü düşmüş bulunmaktadır. Çalışanların bugün almakta oldukları çok düşük ücretler üzerinden yapılacak tazminat hesapları gerçek zararı karşılamayacaktır. Bu nedenle enflasyon koşullarına göre farklı bir hesaplama yapılması gerekmektedir.

         2) Sonuçlanmış davalarda  paranın ödenmesi gecikmişse, davalının teminat yatırarak  istinafa ve temyize başvurması sonucu aradan birkaç yıl geçmişse, yüksek enflasyon ve paranın alım gücündeki aşırı düşüş nedeniyle,  artık birkaç yıl önce mahkemece hüküm altına alınan tazminat tutarı  gerçek zararı karşılamayacak;  bunun güncellenmesi hak ve adalet ilkeleri gereği olacaktır.Yazımızda bunun nasıl yapılacağını anlatacağız.

         3) Öte yandan  dava öncesi veya dava sırasında yapılan ödemelerin,  aradan birkaç yıl geçtikten sonra en son verilere göre hesaplanacak tazminat tutarından  yasal faiz eklenerek  düşülmesi de haksız sonuçlar doğuracaktır. O nedenle  birkaç yıl önce davalı ödemeleri de enflasyon koşullarına  göre güncellenmelidir.

 

         I-  ENFLASYON KOŞULLARINDA TAZMİNAT HESAPLARI

         1- Tazminat  hesaplarının “gerçek kazançlar” üzerinden yapılması  gerekir.

              Yargıtay’ın ilkeleşmiş kararlarına göre, ölüm ve yaralanma nedeniyle tazminat hesaplarının, beden gücü kaybına uğrayan kişinin veya ölen desteğin “gerçek kazançları” üzerinden yapılması gerekir.. Çünkü sorumlulardan istenecek tazminat  onların “gerçek zararlarını”  giderecek miktarda olmalıdır..

 

         2- Gerçek kazançlar nedir ?  

              Gerçek kazançlar, kişilerin yaptıkları işe, eğitim düzeylerine, bilgi, beceri ve deneyimlerine,, uzmanlık, ustalık  derecelerine,  işyerinin  ve yapılan işin özelliklerine göre aldıkları veya almaları gereken  ücret ve kazançlardır.

               Koşulsuz imzalanmış olsa dahi ücret bordoları, prime esas kazançlar ve vergi beyannameleri, gerçeği yansıtmıyorlarsa, bunlar tazminat hesabına esas alınamaz.  İşverenler yüksek vergi ve sigorta primi ödememek için   cret bordolarını asgari ücretler üzerinden veya daha düşük kazançlar üzerinden düzenlemiş olabilirler. Serbest meslek sahipleri ve tüccarlar  vergi beyannamelerinde kazançlarını düşük göstermiş olabilirler.Böyle durumlarda söz konusu belgeler gerçek kazançları yansıtmamış olacaktır.

 

         3- Olağan koşullarda gerçek kazançlar nasıl belirlenmektedir.

              Yargıtay kararlarına göre:

         -   İlgili meslek kuruluşlarından eşdeğer (benzer) kazançlar sorulmaktadır.

         -   Aynı işkolundaki  işyerlerinde aynı işi yapan işçilere ödenen ücretler örnek alınmaktadır.

         -   Çeşitli işyerlerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmelerinden yararlanılmaktadır.

         -   İşçinin gerçek ücreti “elden” ödeniyorsa tanık  dinletilmektedir.

         -   Gerçek ücret banka hesabına yatıyorsa, banka kayıtları dikkate alınmaktadır.

         -   Kişi kamuda çalışıyor olsaydı,,  derece ve kademe karşılığı alabileceği maaşlar  örnek alınmaktadır.

         -   TÜİK’in yayınladığı listelerden yararlanılmaktadır

         -   İnternet ortamında yayınlanan bazı mesleklere serbest piyasada ödenen  ücretler bir ölçü olmaktadır.

 

         4- Enflasyon koşullarında  “gerçek kazançlar” ne olmalıdır.

         a)  Ülkemiz birkaç yıldır çok ağır ekonomik koşullar içinde bulunmakta, yüksek enflasyon nedeniyle paranın alım gücü olağanüstü düşmüş bulunmaktadır. Çalışanların bugün almakta oldukları çok düşük ücretler üzerinden yapılacak tazminat hesapları gerçek zararı karşılamayacaktır.

              Bu nedenle tazminat hesabına esas “gerçek kazançlar”ın belirlenmesinde enflasyon  koşulların ve paranın alım gücü dikkate alınmalı; enflasyon koşullarına göre farklı bir hesaplama yapılmalıdır.

         b) Ülkemiz  yıllarca yüksek enflasyon ve çok düşük alım gücüyle  bugünkü ekonomik koşulları yaşayacak değildir. Nasılsa ilerde bur gün iyi bir yönetim ülkemizi bu ağır koşullardan kurtaracaktır.

         c)  Kaza sonucu yaralanan veya ölen kişi , yaşam boyu yoksulluk  veya açlık sınırının altında ücret alacak değildir. İlerde ekonomi düzelecek, çalışma koşulları  iyileştirilecek ve işçi hak ettiği ücretleri alabilecektir.

         d) Günümüzde yaşadığımız yüksek enflasyon ve buna karşılık  yoksulluk, hatta açlık sınırının altındaki  ücretler  üzerinden tazminat hesaplanması,  hak ve adalet ilkelerine  aykırı olacaktır.

              Buna karşılık, kaza geçiren veya ölen işçinin tazminatının, günümüzde yürürlükte olan asgari ücretlere veya bunun biraz üzerinde aldığı ücretlere göre değil,  en azından yoksulluk sınırının üstünde belirlenecek  ücretler üzerinden hesaplanması hak ve adalet ilkelerine uygun olacaktır. 

         e)  Tazminat hesabına   esas alınacak ücret veya kazançlar, dört kişilik bir ailenin temel  ve yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda  olmalı;  bu belirleme yapılırken çocuk sayısı, öğretim masrafları ve konut ihtiyaçları da dikkate alınmalıdır.

 

         5- Enflasyon koşullarında  “gerçek kazançlar”  nasıl belirlenecektir

              TÜİK’in   belirlediği yoksulluk sınırları  gerçeği yansıtmamaktadır. Bu nedenle, mahkemelerce, ticaret ve  sanayi  odalarından,meslek kuruluşlarından, sendikalardan, araştırma şirketlerinden  “dört kişilik bir ailenin yoksulluk  çekmeksizin  geçinebileceği, çocuklarını okutabileceği,kirada ise kirasını ödeyebileceği” miktarda aylık kazançlarının ne olması gerektiği sorulmalıdır. Mahkeme, ekonomistlerden oluşan üç kişilik bir bilirkişi kurulu görevlendirip onlardan da görüş alabilir.

              Böylece, enflasyon koşullarına göre belirlenecek bir kazanç  unsuru üzerinden maddi tazminat hesabı yapıldığı takdirde, bedensel zarara uğrayan kişinin veya ölenin desteğinden yoksun kalanların “gerçek zararları” belirlenmiş olacak; zarar görenler hak ettikleri manevi tazminatı almış olacaklardır.

 

         6- Enflasyon koşullarında  tazminat hesapları nasıl yapılmalıdır

         a)  Haksız fiil veya hukuka aykırı bir olay sonucu yaralanıp beden gücü kaybına uğrayan kişinin veya ölenin desteğinden yoksun kalanların  maddi  tazminat hesapları iki aşamalı yapılmaktadır.aksız fiil vHa

              Birinci aşama tazminat hesabına esas  kazançların belirlenmesi,

              İkinci aşama  tazminatın hesaplanmasıdır.

              Birinci aşama da ikiye ayrılmaktadır. Önce tazminat hesabına esas “işlemiş dönem” kazançları belirlenecek; daha sonra  hesaplamanın yapıldığı tarihte bilinen ve belirlenebilen en son kazanç unsuru birim alınarak  kişinin aktif dönem süresi kadar “işleyecek dönem” zarar hesabına esas kazançlar belirlenecektir.

              Haksız fiil veya hukuka aykırı bir olay sonucu yaralanan ve beden gücü kaybına uğrayan kişi, sakatlığına rağmen  çalışmasını sürdürmüşse, işçi  ise ve gerçek ücretleri  bordrolarda gösterilmiyorsa  veya  serbest meslek sahiplerinin ve ticari faaliyette bulunanların defterleri ve vergi beyannameleri  gerçek kazançlarını  yansıtmıyorsa, olağan koşullarda yukarda açıklanan  yöntemlerle  tazminat hesabına esas  işlemiş ve işleyecek dönem kazançları belirlenecektir.

              Kişi ölmüşse, eğer yaşasaydı, olay tarihinden hesaplamanın yapıldığı tarihe kadar işine,yaşına, mesleğine ve kıdemine göre alabileceği ücretler veya elde edeceği kazançlar, gene yukarda  “olağan koşullarda gerçek kazançların  belirlenmesi” başlıklı bölümde açıklanan yöntemlerle, tazminat hesabına esas işlemiş ve işleyecek dönem kazançları belirlenecektir.

         b) Ancak, enflasyon koşullarında tazminat hesabına esas kazançların, yukarda açıklanan yöntemlerle belirlenmesi yeterli olmayacaktır.  Çünkü, olay tarihinden  tazminat hesabının yapıldığı tarihe kadar, enflasyondaki yükseliş ve paranın alım gücündeki düşüş nedeniyle, olağan koşul yöntemlerine göre belirlenen ücretler ve kazançlar “gerçek zararı” ortaya koyamayacaktır.

              O halde ne yapmalı ?  Bu konuda yaygın olan uygulama, hesaplaması kolay olan “Dolar” bazında değerlendirme yapılmasıdır. Bu yöntemle  olay tarihinden hesap tarihine kadar her yıl için ayrı ayrı “paranın alım gücündeki” düşüşler belirlenebilecek; bunlar tazminat hesaplama tarihindeki “Dolar kuru” ile  çarpılarak tazminat hesabına esas kazançlara güncellik kazandırılacaktır.

              Söylediklerimizi bir  hesaplama örneğiyle açıklığa kavuşturalım. 

              Diyelim ki 2021 yılı Mayıs ayında  yaralanmalı bir trafik kazası olmuş ve açılan davada tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra 2025 yılında  bilirkişi atanıp tazminat hesabı yaptırılacaktır.

              Bilirkişi önce  2021 yılı olay tarihi  ile 2025  yılı hesaplama tarihi arası (5) yıllık

işlemiş dönem” zarar hesabına esas kazançları belirleyecek; bunu yaparken enflasyon koşullarını ve  “paranın alım gücündeki” düşüşü dikkate alarak 2025 öncesi (4) yılın  kazançlarını “güncelleyecek” ve şöyle  iki tablo oluşturacaktır:

 

           Tablo: 1- TL kazançların Dolara çevrilmesi

             

Yıl

Kazanç TL.

 USD kuru 

Kazanç USD

2021

   10.000

    8,26

  1.210,65

3022

   15.000

  15,61

     960,92

2023

   20.000

   21,36

     936,33

3024

   25.000

   32,30

     773,99

2025

   30.000

   40,36

     743,31

T o p l a m

  4.625,20

 

              Tablo: 2-Yukarda Dolara çevrilen kazançların 2025 yılı Dolar kuruna göre  güncellenerek Türk Lirasına çevrilmesi :

 

Yıl

Kazanç USD

 USD kuru  

 Güncelleme  TL.

2021

  1.210,65

   40,36

       48.852.00

3022

     960,92

   40,36

       38.783.00

2023

     936,33

   40,36

       37.790,00

3024

     774,00

   40,36

       31.239.00

2025

     743,31

   40,36

       30.000,00

T o p l a m

     186,6664,00

 

              Bizim  bu önerilerimizi  yargının kabul etmesi oldukça zor olacak ise de, bir yandan akademisyenler, bir yandan avukatlar, adalet  ve hakkaniyet ilkelerinden  söz ederek  ısrarla savunurlarsa, belki yüksek mahkemelerce benimsenebilir. Böylece enflasyon koşullarında haksız sonuçların önü alınabilir.

 

         II- SONUÇLANMIŞ DAVALARDA  GEÇ ÖDEMENİN GÜNCELLENMESİ  

 

         1- Sonuçlanmış davalarda ödeme gecikmişse, tazminat, enflasyon oranında  güncellenmelidir.

         a)  Paramızın değeri ve alım gücü hızla eriyor. Bu durumda birkaç yıl önce, hatta bir yıl önce sonuçlanan davada hükmedilen tazminat tutarı, gerçek zararı karşılamayacaktır.

              Bunu somut bir örnekle gösterelim:   

         -   Tazminat davası 2021  yılında sonuçlanmış, 600.000 TL. tazminata hükmedilmiştir. Davacı ilamı icraya koymuş, ancak  davalının istinafa ve temyize başvurması, bunu yaparken icra dosyasına  teminat mektubu koyması nedeniyle, davacı, kanun yolları süresince  icradaki parayı tahsil edememiştir. Bu arada Yargıtay’ın ilk başvuruda bozma kararı vermesi,  davanın yeniden görülmesi, ikinci temyiz başvurusu  üzerine dosyanın uzun  süre Yargıtay’da kalması, sonuçta onanmasıyla, ilk karar tarihinden bu yana tam (5) yıl geçmiş;  davacı ancak (5) yıl sonra icradaki parayı tahsil ed€bilmiştir. Tahsil  edilen miktar 600.000 TL. tazminatın birikmiş yasal faizi ile birlikte toplamı 700.000 TL. olmuştur.

              Şimdi bu tahsil edilen  faiziyle birlikte 700.000 TL. davacının gerçek ararını karşılamış mıdır. Elbette hayır. Aradan geçen (5) yılda paranın alım gücü olağanüstü düşmüştür.

              Bu nedenle  600.000 TL. ve  faiziyle birlikte 700.000 TL. tazminatın enflasyon  ve paranın alım gücü oranında  “güncellenmesi”  hak ve adalet ilkeleri gereği olacaktır.

 

         b) Enflasyon ve paranın alım gücü oranında “güncelleme”   nasıl yapılmalıdır?

              Yukarda “işlemiş dönem” kazançlarının güncellenmesi bölümünde açıkladığımız ve örneklediğimiz gibi, ABD Doları üzerinden değerlendirme yapılması kolay ve gerçekçi bir yöntem olacaktır. Bunu  iki aşamada yapacağız ve sonrasında davacıya ödenmesi gereken  gerçek zararı göstereceğiz.

 

              Birinci aşama:

              Yukardaki örnekte , davanın sonuçlanmasından (5) .yıl sonra tahsil edilebilen (faiziyle birlikte) 700.000 TL’yı  davanın sonuçlandığı tarihteki 8.26 TL kur üzerinden Dolara çevirelim:  

              700.000 TL. /  8,26  =  84.745 Dolar                     

 

              İkinci aşama:

              Mahkemece (5) yıl önce hüküm altına alınan 600.000 TL’nın, faiziyle birlikte 700.000 TL’nin   karşılığı  84.745 Doları, 2025 yılında en son  40,36 TL. Dolar kuru  ile çarparak  Türk Lirasına çevirelim.

              84.745  Dolar  x  40,36  =  3.420.000 TL.

              Aradaki fark ne kadar büyük görüyorsunuz.

 

         c)  Yukardaki sonuçlara göre, davacının gerçek zararını karşılamak üzere, ne kadar tazminat ödenmelidir

              Yukarda en son Dolar kuru üzerinden  yaptığımız hesaplama  sonucu  Türk Lirası olarak belirlediğimiz tazminat tutarından, icradan tahsil edilen 700.000 TL’ sını düşelim:

              2.333.615 -  700.000  = 1.633.615  TL.

              Burada  sorun şu:  Bu parayı kim ödeyecektir ? 

 

         2- Güncellenen  parayı kim ödeyecek ve bunun hukuki gerekçesi ne olacaktır.

              Yüksek enflasyon ve paranın ödeme gücündeki olağanüstü düşüş nedeniyle tazminat ve alacağın “gerçek zararı” karşılayamaz hale gelmesi üzerine, yukarda örneklerle gösterdiğimiz  yöntemlerle  “güncelleme”  sonucu belirlenen tazminat tutarını kim ödeyecek ve bunun hukuksal dayanağı ne olacaktır ?        

              Bu konuda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Önce bunların neler olduğunu görelim, daha sonra  kendi görüşlerimizi açıklayalım:

         a) Kimileri buna “munzam zarar” demiştir. Çünkü, dava sonuçlanıp ilam icraya konulduktan sonra, davalı borcunu hemen ödemeyip  icra dosyasına teminat mektubu  koyarak ödemeyi (5) yıl geciktirmiş: bunun sonucu paranın alım gücündeki aşırı düşüş nedeniyle, davacının (5) sonra  tahsil edebildiği tazminat tutarı, günümüz koşullarında “gerçek zararı”  karşılayamaz hale gelmiştir.  

              Bu haksızlığın giderilmesi için,  (5) yıl önce ödenmesi gereken tazminatın,  enflasyon  ve paranın alım gücü oranında  “güncellenmesi” önerilmiş; davalının (5) önce ödemediği paranın onun malvarlığında çoğalmaya  ve buna karşılık davacının  (5) yıl önce alım gücü yüksek parayı zamanında alamamış olmasının onun malvarlığında eksilmeye neden olduğu gerekçesiyle, davalının “güncellenmiş” tazminat  tutarını davacıya ödemesi gerektiği savunulmuştur.

              Munzam zarar görüşüne  şöyle karşı çıkılabilir:  Davalı kanun yollarına başvurma hakkını kullanmıştır. Davanın bunca uzaması, makul sürede sonuçlanmamış olması onun kabahati değildir. O halde davacı davanın  “makul sürede” sonuçlanmamış bulunması nedeniyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmalı;  ondan önce de Adalet Bakanlığı Tazminat Komisyonu’ndan tazminat istemeli, .diyenler olabilir. 

              Bunu diyenler şunları bilmelidirler: Davaların “makul sürede” sonuçlanmamış olması nedeniyle  gerek Anayasa Mahkemesi’ Bireysel Başvuru kararlarında hükmedilen tazminat tutarları, gerek ondan önce Tazminat   Komisyonu’na başvurularda önerilen tazminat miktarı, gerçek zararı karşılamaktan çok uzaktırlar. Ayrıca  bunların  enflasyon koşullarıyla ilişkilendirilmesi  de yanlıştır.  

         b)  İkinci hukuksal gerekçe arayışında önerilen “hizmet kusuru” nedeniyle” Devletin tazminat sorumluluğudur. Bu konuda “Dava, tarafların kusuru ve savsaması olmaksızın, yargının yavaş işlemesi nedeniyle “makul sürede” sonuçlanmamışsa, “hizmet kusuru” nedeniyle Adalet Bakanlığı’ndan tazminat istenebilir mi” diye  sorulmaktadır.

              Biz de şunu soruyoruz:  Anayasa’nın 138.maddesine göre          

              Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.

              Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

              Anayasa’nın bu hükmüne göre, Adalet Bakanlığına karşı “hizmet kusuru” nedeniyle dava açılamayacağı düşüncesindeyiz.

              Bir de şunu araştıralım: Davayı “makûl sürede”  bitirmeyen hakimlere karşı veya haklı bir neden olmaksızın  bozma veya onama kararını  “makûl sürede”  vermeyip, dosyayı

uzun süre arşivde tutan ve bir an önce yerel mahkemeye göndermeyen Yargıtay üyelerine karşı  “hizmet kusuru”  nedeniyle tazminat davası açılabilir mi ?   

              Bunun da  mümkün olmadığı açıktır.

 

         3- Bize göre,  enflasyon oranında güncellenen  tazminatın  davalıdan istenmesinin hukuksal nedeni

              Güncellenen para ne munzam zarardır, ne  de davaların “makul sürede” sonuçlanmamış olmasından dolayı hizmet kusurudur.  Bu, yüksek enflasyon koşulları ve paranın alım gücündeki olağanüstü düşüş  ve  bu koşullarda  paranın geç ödenmesi nedeniyle  doğan  kendine özgü bir zarar türü olup, mahkemenin hükmettiği tazminatı, kanun yollarına başvurmada haklı olsa bile, davalının ödemek zorunda olduğu borçtur. Çünkü davacının gerçek zararı, mahkemenin karar verdiği tarihteki tazminat tutarı değil, yıllar sonra ödenecek olan tazminat tutarıdır.

              Bunun mantıklı açıklamasını şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: 

              Eğer davacı kazadan hemen sonra dava açmamış olup da,  çeşitli nedenlerle  ve uzun zamanaşımı sürelerine güvenerek, yıllar sonra, örneğin 2023  yılında dava açmış   olup da 2025 yılında en son tazminat unsurlarına ve en son kazançlara göre tazminat hesaplanmışsa,  bu, günün koşullarına uygun bir sonuç alacaktır. 

              Fazla ayrıntılara girmeden şöyle bir hesaplama örneği verelim:

              2025 yılı  işçi ücretleri ortalama 30.000 TL. civarında olup,  beden gücü kaybına uğrayan işçinin, aşağıdaki hesap unsurlarına göre tazminatının ne miktar olacağını görelim. 

              Hesap unsurları:                 

              Davalının kusuru: % 75

              Davacının beden gücü kayıp oranı:  % 42

              Zarar süresi: 26 yıl

              En son kazanç: 30.000 TL.

 

              Tazminat hesabına esas  26  yıllık kazançlar:

              30.000 TL.x  12 x 26 yıl =  9.360.000 TL.

 

              Tazminat hesabı:

              9.360.000 x % 75 Kusur x % 42 Güç kaybı  =  2.948.400 TL.

 

              Aynı örneği , davanın 2018 yılında açılmasına ve tazminat hesabının  2021 yılında yapılmasına ve  aynı yıl  davanın sonuçlanmış olmasına göre  hesaplayalım:

              2021 yılında  asgari ücret  2.557,59  TL. idi. O tarihlerde ortalama işçi ücretlerinin  5.000 TL. olduğunu kabul edelim.. Buna göre tazminat hesabı sonucu şöyle olacaktır:

              5.000  x  12 x 26 yıl =  1.560.000 TL.

              1.560.000 x % 75 Kusur x % 42 Güç kaybı  =  491.400 TL.     

 

              Aradaki olağanüstü farkı görüyorsunuz.  Şimdi bu 491.400 TL. tazminatı birikmiş faiziyle birlikte 600.000 TL. olarak  alalım. Aradan  (4) yıl geçtikten sonra 2025  yılında ödendiğini varsayalım. Bu haksız ve adaletsiz bir sonuç olmayacak mıdır ?

  O halde bunu şöyle güncellemeliyiz.

              600.000 TL. /  (4) yıl önceki Dolar kuru 8,26  =  72.639 Dolar

              2025 Mayıs ayında 40,36 olan Dolar kuruna göre  Türk Lirası karşılığı:

              72.639 Dolar  x  40,36 =   2. 931.347 TL.

 

              Görüldüğü gibi, davanın uzayıp tazminat hesabının 2025 yılında yapılması durumunda tazminat tutarı : 2.948.400 TL.

              2021 yılında hesaplanan 491.400 TL tazminatın  güncellenmiş  tutarı 2. 931.347 TL.

olmasına göre, güncellemenin ne kadar haklı ve gerekli olduğu kabul edilecektir.

 

         III- DAVA ÖNCESİ  ÖDEMELERİN GÜNCELLENMESİ

         1- Dava öncesi ödemelerin “güncellenerek” tazminattan düşülmesinin gerekliliği

         a)  Yukardaki bölümlerde yaptığımız değerlendirmeler davacı yararına idi. Bu kez davalı yararına değerlendirmeler ve  hesaplamalar yapacağız.

              Davalı, dava öncesi bir miktar ödeme yapmış olabilir. Çoğunlukla trafik kazalarında sigorta şirketleri “yetersiz “ ödemeler yapmakta; bunlar Yargıtay kararlarında öngörülen yöntemlerle “güncellenerek” tazminattan düşülmektedir. 

         b) Dava öncesi (yetersiz) ödemelerin enflasyon koşullarında tazminattan nasıl düşülmesi gerektiği konusuna girmeden önce, Yargıtay’ca kabul edilen “güncelleme” yöntemlerinin neler olduğunu görelim.       

          Yargıtay  eski kararlarında  (bizce doğru olarak)  ödemenin yapıldığı tarihteki hesap unsurlarına göre  davacının zararının ne oranda giderildiğinin belirlenmesini; dava sırasında en son verilere (hesap unsurlarına) göre hesaplanan tazminattan,  dava öncesi ödemenin zararı giderme oranı  kadar indirim yapılmasını uygun görmekte idi ve bu  hakça bir çözümdü.

              Daha sonra Yargıtay bu görüşünü değiştirdi.  Dava öncesi ödemelere “yasal faiz” eklenerek, dava sırasında en son verilere göre hesaplanan tazminattan düşülmesini  uygun buldu. alen sürdürülen bu uygulama naksız  H  Halen sürdürülen bu uygulama haksız sonuçlar yaratmaktadır…

              Bu nedenle Yargıtay, derhal önceki yönteme dönmeli; yani  dava öncesi ödeme yapıldığı tarihteki hesap unsurlarına göre  davacının zararının ne oranda giderildiği belirlenip, dava  sırasında  en son verilere (hesap unsurlarına) göre hesaplanan tazminattan belirlenen “oranda” indirim yapılmalıdır.

 

         2- Dava öncesi ödemeler, enflasyon koşullarında nasıl  güncellenmeli

              Bu bölümden önceki  Sonuçlanmış davalarda geç ödemenin güncellenmesi”  başlıklı II.Bölümde  açıkladığımız gibi,  dava öncesi tazminat ödemeleri, enflasyon ve paranın alım gücü oranında  güncellenmeli ve davanın son aşamasında en son verilere göre hesaplanan tazminattan düşülmelidir.

              Tazminatın, hüküm tarihine en yakın tarihteki  verilere ve en son  kazançlara göre hesaplanacağı, bunun “gerçek belli iken varsayımlara dayanılamaz” kuralının bir gereği olduğu kabul edildiğine göre, buna koşut olarak, dava öncesi ödemelerin, ödendiği tarihteki para değeri gözetilerek değerlendirilmesi ve indirimin yapılacağı tarihteki enflasyon ve paranın alım gücü oranında güncellenip, en son verilere göre  hesaplanan tazminat tutarından düşülmesi, böylece taraflar arasında bir denge sağlanması, haklarda eşitlik,  hakkaniyet ve adalet ilkeleri gereği olacaktır.

 

         3- Dava öncesi ödemelerin güncellenerek indirimi hesaplama örneği

         a)  Hesap unsurları:

              Davalının kusuru: % 75

              Davacının beden gücü kayıp oranı:  % 42

              Zarar süresi: 26 yıl

              En son kazanç: 30.000 TL.

 

         b) En son verilere göre tazminat hesabı:

              Tazminat hesabına esas  26  yıllık kazançlar:

              30.000 TL.x  12 x 26 yıl =  9.360.000 ,00 TL.

 

              Tazminat hesabı:

              9.360.000,00  x % 75 Kusur x % 42 Güç kaybı  =  2.948.400,00  TL.

 

         c)  Dava öncesi ödemenin güncellenmesi

              Dava öncesi 2021  yılında  ödenen    250.000  TL.yı  güncelleyelim:  

              Önceki bölümlerde  yaptığımız gibi,  ödeme tarihindeki kur üzerinden  ödeme tutarını Dolara çevirelim:

              250.000 TL. /  8.26 Dolar kuru =   30.266,00 Dolar  

 

              Şimdi de, (4) yıl  önce ödenen bu parayı, 2025 yılında en son bilinen 40,36 Dolar kuru Türk Lirasına çevirerek güncelleyelim:                     

              30,266, 00 Dolar   x  40,36  =  1.221.536,00 TL.

 

         d)  Dava öncesi ödemenin  hesaplanan tazminattan düşülmesi

              Dava öncesi ödemenin güncellenmiş tutarının,  en verilere göre hesaplanan tazminat tutarından indirimi  ile davalının ödeyeceği bakiye tazminat tutarı

              2.948.400,00  -  1.221.536 ,00   =   1.726.864,00  TL.

        

         4- Dava öncesi ödemenin güncellenerek indiriminin haklı nedeni                         

          a)         Dava öncesi  yapılan ödeme ile ödendiği tarihteki “paranın alım gücü oranında”  davacının zararı  giderilmiştir.   O halde buna koşut olarak,  yıllar  sonra kural gereği en son verilere  göre hesaplanan tazminattan,, dava öncesi  “ödenen paranın alım gücü oranında” indirim yapılmalıdır. 

         b) Yargıtay, uzun yıllar boyunca, doğru ve hakça bir yöntem olarak, dava öncesi ödemenin “ne oranda zararı giderdiğinin” tespit edilip, en son verilere göre hesaplanan tazminattan  “belirlenen oranda  indirim yapılmasını”  uygun görmüştü. 

              Uygulama  şöyleydi:

              Dava öncesi ödemenin  “ne oranda”  zararı  giderdiğinin  tespiti için, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesaplanıyor, sonra  ödenen miktarın “zararı karşılama oranı” belirleniyordu.

              Dava  öncesi ödemenin yapılmasından sonra açılan ve yıllarca süren davanın son aşamasında, en son verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, dava öncesi ödemenin “zararı karşıladığı oranda” indirim yapılıyordu.

         c) Yargıtay’ın uzun yıllar benimsediği  ve daha sonra her nasılsa değiştirip “yasal faiz ölçüsünde” güncelleme yapılmasını istediği, haksız ve adaletsiz sonuçlar doğuran bozma kararlarını  bir yana  bırakarak,  geçmişte  “dava öncesi ödemenin zararı ne oranda giderdiğine” ve en son hesaplanan tazminat tutarından nasıl indirim yapıldığına ilişkin kararlarının  uygulanmasına ilişkin, önceki bölümlerdeki hesap unsurlarını kullanarak, bir hesaplama örneği  verelim:

 

              Hesap unsurları:

              Davalının kusuru: % 75

              Davacının beden gücü kayıp oranı:  % 42

              Zarar süresi: 26 yıl

              Dava öncesi ödeme tarihindeki kazanç:: 5.000 TL.

 

              Dava öncesi ödeme tarihindeki  verilere göre tazminat hesabı:

              Tazminat hesabına esas  26  yıllık kazançlar:

              5.000 TL.x  12 x 26 yıl =  1.560.000 ,00 TL.

 

              Tazminat hesabı:

              1.560.000,00  x % 75 Kusur x % 42 Güç kaybı  =  491.400,00  TL.

    

              Dava öncesi ödemenin zararı karşılama oranı:

              Hesaplanan tazminat   :   491.400,00  TL.

              Ödenen  tazminat        :   250.00,00  TL.       

              Zararı karşılama oranı :   % 51

 

              Dava sırasında  hesaplanan tazminattan ödeme oranında indirim:

              Yukarda  3.no.lu   bölümde  en son verilere göre hesapladığımız  tazminat tutarından, dava öncesi ödemenin zararı karşıladığı % 25 oranı  üzerinden indirim yapılarak davalının ödeyeceği bakiye tazminat tutarı belirlenecektir.

              En son verilere göre hesaplanan tazminat tutarından % 51  indirim  tutarı:

              2.948.400,00  x % 51  =  1.503.684,00  TL.

              İndirim tutarının indirimi ile davalının bakiye borcu:

              2.948.400,00   -  1.503.684,00    =  1.444.716,00 TL.

 

              SONUÇ:                 

 

         1- Dava öncesi ödemelerin  enflasyon koşullarında “paranın alım gücü oranında”  güncellenerek indirilmesine ilişkin yukarda yaptığımız hesaplama sonucu, davalının ödeyeceği bakiye tazminat tutarı 1.726.864,00  TL. olarak belirlenmişti.   

         2-  Yargıtay’ın yıllar önce  benimsediği, ödeme tarihindeki hesap unsurlarına göre, dava öncesi ödemenin “zararı ne oranda karşıladığı” yöntemine göre davalının ödeyeceği bakiye tazminat tutarı 1.444.716,00 TL. olarak belirlenmiş bulunmasına göre, arada  pek önemli bir fark bulunmadığı  görülmektedir.

         3- O halde uygulamada,  dava öncesi ödemelerin “güncellenerek” en son verilere göre hesaplanan tazminattan indirilmesi konusunda iki seçenek  bulunmaktadır:

              Birincisi, enflasyon koşullarında yapılacak hesaplamada, ödeme ve indirim tarihlerindeki “paranın alım gücü” gözetilmek suretiyle,  ödeme tutarı Dolara çevrilip, daha sonra indirim tarihindeki Dolar kuru ile çarpılarak Türk Lirasına çevrilmek suretiyle “güncellenen” dava öncesi ödeme tutarı,  son verilere göre hesaplanan tazminat tutarından indirilerek davalının bakiye borcu belirlenecektir.

              İkincisi, Yargıtay’ın önceki kararlarıyla yargıda uzun yıllar uygulanan  yöntemde, dava öncesi ödemenin  yapıldığı tarihteki  verilere göre  tazminat hesaplanıp ödeme tutarınınzararı ne oranda karşıladığı”na ilişkin bir oran belirlenecek; dava açıldıktan yıllar sonra en son verilere göre hesaplanan tazminat tutarından  ödeme oranında  indirim yapılıp,   davalının bakiye borcu belirlenecektir.

              Hangi yöntem uygundur derseniz ikisi de diyeceğim  ama, bence  enflasyon koşullarında  “paranın alım gününe” göre  hesaplama yapılması daha uygun olacak;

              Ülkemizde bugün yaşanmakta olan yüksek enflasyon ve ekonomik çöküş  sona erip paramız değer kazandıktan sonraki olağan koşullarda, Yargıtay’ın yıllar önce terk etmiş  olduğu ve mutlaka yeniden uygulamaya konulması gereken  “ödeme tutarının zararı ne oranda karşıladığı”  yöntemine göre hesaplama yapılmalıdır.