BUGÜN SAAT 17'DE | Aktüerya (Bedensel Zarar) Nitelikli Hesaplama Eğitimi | 16-17-18-19 Aralık 2025

Bu kitap, e-kitap formatında olduğu için 0,07 ağaç kesilmekten kurtarılmıştır.

E-Kitaplar

Komşu Devletler Baroları Arasında İşbirlikleri, İhtiyaçlar, Engeller ve Çözüm Önerileri

75,00 TL
45,00 TL

Kategoriler: Bütün Hukuk Kitapları, Kongreler / Sempozyumlar

Değerli katılımcılar, sunumuma başlamadan önce ele alacağımız konuyla doğrudan ilişkili olması nedeniyle İran’daki baroların yapısına kısaca değinmek istiyorum. Bu bağlamda, İran’da bağımsız statüde kabul edilen baroların kökleri 80 yılı aşkın bir geçmişe uzanan müesseseler olduğunu özellikle belirtmek isterim. Gerçekten de İran baroları, tarihsel süreç içerisinde hükümet dışı kuruluşlar (Non-Governmental Organization – NGO) olarak nitelendirilebilecek bir yapı arz etmektedir. Bu barolar, avukatların doğrudan iştirakiyle faaliyetlerini sürdürmekte olup devletten herhangi bir mali destek almamaktadırlar. Halihazırda sayıları 31’i bulan bu barolar, seçimle göreve gelen yönetim kurulları vasıtasıyla belirli süreler için yönetilmektedir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1966 tarih ve 2200 sayılı kararıyla kabul edilen Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi, 1975 yılında İran Devleti tarafından resmî olarak onaylanmış ve yürürlüğe girmiştir. Böylece İran, söz konusu sözleşmede yer alan hükümlere riayet etmeyi taahhüt eden devletler arasına katılmıştır. Sözleşmenin 14. maddesi uyarınca her birey mahkemeler ve yargı organları nezdinde eşit bir konuma sahiptir. Aynı zamanda, bir suç isnadıyla karşı karşıya olan veya hukuki bir ihtilafta hak ve yükümlülükleri hakkında karar verilecek olan herkes, yasayla kurulmuş yetkili, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde adil ve aleni bir yargılanma hakkına sahiptir.

Prof. Dr. Muhammed Rıza MOCTAHEDİ

  • Eğitim Sayısı 0
  • E-Kitap Sayısı 1
  • Eğitim Alan Kişi Sayısı 0
  • E-Kitap Alan Kişi Sayısı 0
  • Makale Sayısı 0

Eğitmen Hakkında

Sosyal Medya


FORMÜL:

 

Kitabın Sayfa Sayısı / 2 x 1000 / 69000 = 1000 adet basılan bir kitap için kesilen ağaç sayısı

 

 

Kağıt yapımında, genellikle iğne yapraklı ağaçlardan Ladin ve Çam ağaçları kullanılmaktadır. Çoğunluk çam ağacına aittir.

 

Dünya çapında her gün 80.000 ila 160.000 ağaç kesilmekte ve kağıt endüstrisinde kullanılmaktadır. Ormanlar yok edilmekte, küresel ölçekte iklim değişikliğine sebep olmaktadır.

 

Bir çam ağacının boyunu ortalama 18 m, yarıçapı da 15 cm eder. Bu durumda bir çam ağacı 1,2717 metreküptür. 0.0083 metreküp odun yaklaşık 4,5 kg gelir. Bu durumda 1,2717 metreküp odun yani bir ağaç 690 kg gelecektir.

 

Bir ağaçtan elde edilen kağıt, ağacın ağırlığının yarısı kadar etmektedir.

 

O halde, ortalama bir çam ağacı 690 kg ettiğine göre, elde edilecek kağıt 345 kg olacaktır.

 

Bir A4 beyaz kağıdın ağırlığı 5 gr etmektedir. Demek ki, bir ağaçtan 345000/5 = 69000 adet A4 yaprağı elde edilmektedir.

 

Günümüzde özellikle dijital kitap baskılarında, kitabın boyutu ne olursa olsun A4 boyutunda kağıt harcanmakta olup, kesime giren kısımları atılmaktadır.

 

Buraya kadar elde edilen verilerle şöyle bir formül çıkartılabilmektedir:

 

Kitabın sayfa sayısı / 2 = kitapta kullanılan kağıt yaprağı.

 

Her kitabın asgari 1000 adet basıldığı (ki ortalama çok daha yüksek çıkacaktır)

 

FORMÜL:

 

Kitabın Sayfa Sayısı / 2 x 1000 / 69000 = 1000 adet basılan bir kitap için kesilen ağaç sayısı

 

E-kitaplar geleceğimizi kurtaracak. Gelin e-kitapları daha çok sevelim, doğaya bir nebze olsun nefes verelim.

 

Peki basılı kitapların çevreye verdiği tahribat sadece ağaç ile mi sınırlı? Tabii ki hayır! Bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletlerinde hava kirliliğinin yüzde yirmisini kağıt fabrikaları oluşturuyor. Bununla birlikte havayla sınırlı kalmayıp su kirliliğine de büyük ölçüde neden oluyor. Zira kağıt, yapısı gereğince bol suya ihtiyaç duyar.

 

Modern tesislerde bile 1 ton kağıt üretebilmek için yaklaşık 50 ton su kirletilmektedir.

 

Artık karar sizin? E-kitap teknolojisi yokken elbette kitaplar ağaçlardan daha önemli idi. Zira, entelektüel hale gelen her birey doğayı korumak için fazladan çaba harcayabilecek bilince kavuşmuş olacaktı.

 

Ya şimdi? Tamamen zararsız bir teknoloji varken, hala zararlı nostaljik alışkanlıklarınıza devam mı etmek istiyorsunuz? Siz bilirsiniz…